22 Mart 2015 Pazar

Maalesef; Hala hayattayım

İnsan neden yazma ihtiyacı duyar düşüncelerini, o kadar çok düşünce geçiyor ki bir dakikada aklımızdan... Ve bu düşünceler gözlerimize, tebessümümüze, ellerimize bir ayna gibi yansıyıveriyor. Canımız acısa, onu en derinimizde hissediyoruz. Ama acıyı acıdan başka bir kelime tarif edemiyor. Belki biraz gözyaşı anlatmak için doğuyor gözlerimizden dünyaya...

      Ve biliyorum ki yalnızlık, sevgisizlik, acı, hüsran birbirleriyle dost olmuş aklımın en ucra köşesinde... Ve ben dalga geçer gibi gülüyorum insanların suratlarına karşı, derinden kahkahalar atıyorum. Gözlerim saklamayı öğrenmiş hissettiklerini, donuk bakıyorum, uzaklara bakıyorum, uzaklar ırak oluyor, biraz da gökyüzüne bakıyorum. 

 Şimdi onca geçen sene, şimdi onca hayatıma giren adam, şimdi onca akıttığım gözyaşı.... Neresinde hayatımın, hangileri beni ben yapmış, hangi düşüncelerim, hangi yaşadıklarım bana katmış biraz tecrübe... İnsan akıllanmıyor canım, insan asla ders almıyor yaşadıklarından. 

   Sadece bilirim ki dönüm noktaları vardır insanın, asla unutamadığı... O küçücük anlarda ki o keskin kokusu yayılan acılarını asla unutamaz ve bu anların kendinisi büyüğüttünü bilir insanoğlu...

   Ben bir doğduğum günü hatırlıyorum, gözlerimden akıttığım ilk acıları, ilk dayağımı hatırlıyorum, götüme yediğim. O zamanlar bilemezdim nasıl bir yere geldiğimi, küçüktüm. Düşüncelerimi şekillendiremezdim, susturamazdım kafamdaki sesleri. 
   Babamın kucağında ki resimlerime göz gezdiriyorum sonra, babamın suratında sevgiyi görüyorum. Son 10 yıldır bana bakmadığı gibi bakışını. Küçükken saçlarımı hep kuruttuğunu hatırlıyorum, beni yatağa yatırıp hiç bilmediğim masallar anlatışını....

 Ben pamuk prenses ve yedi cücelerle, rapunzelle büyümedim ki hiç, babam hep bana dertlerini anlatırdı. Masallarım babamın dertleriydi benim, onlarla büyüdüm ben, acılarla büyüttü babam beni, kızım dedi, canım dedi. Ben büyüdüm, baba demeyi öğrendim, bir daha da bana asla kızım demedi...

   Adamlarıma bakıyorum ardından, her adamın parmak arasında gezinen saçlarımın hislerine adıyorum kendimi. Ben gözlerimi kapattığımda hangi ellerde hissedeceğim babamı diye bekliyorum. Olmuyor, hiçbir adam bana dokunamamış babam gibi... Gözlerindeki sevgi, ellerinde ki huzur, kalplerinde ki sıcacık sevgi dolu odalar bana hiçbir anlam katmıyor... Ve ben hep gidiyorum, terkediyorum kendimi....

        Sevdiğim ilk adama bakıyorum sonra, ellerinde büyüdüğüm, beni ben yapmamda çok büyük emeği olan o biricik adama, gençliğimin baharında, cansız bedenini battaniyeye sarıp gözlerimin önünde küçük bir kutuya koyuşlarını hatırlıyorum. O orda karanlkta korkar diye yanına beni de koymalarını istediğimi hatırlıyorum. Onun hissetiklerini hissetmek için kendini dolaba kitleyişlerimi hatırlıyorum. Canımın en fazla o an acıdığını hatırlıyorum. Onu benden koparalı hayattan ne kadar nefret ettiğimi hatırlıyorum. Hayatı bana güzel kılan tek şeyi, kara toprağa gömdüklerini ve ben keşke toprak canlansa da benim canımı kussa dediğimi hatırlıyorum. Hala kanıyor yarası içimde, ben hala onun beni bıraktığı yerde; leş gibi kanıyorum. 

       Yılların bana kattığı sevgisizliği, yılların bana kattığı şerefsizliği, yılların bana sürdüğü acıları, yılların bana bıraktığı piç hüsranları taşıyorum ben sırtımda, geceleri bütün maskelerim kayboluverdiğinde, ben bile tahammül edemiyorum kendime. Ben bile tiksiniyorum kendimden, yaşadıklarımdan, ben bile utanıyorum bu kadar çaresiz, bu kadar kötü oluşumdan. Canım, gözyaşlarım gözlerimde kuruduğunda, burnum tıkanıp nefes alamadığımda, ağzımı bantlayıp bu sabah ölü uyanacağım diyerek kapıyorum gözlerimi... 

              Maalesef;  Hala hayattayım.....


                                   G

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder