4 Temmuz 2014 Cuma

Göğe Bakalım...

Bazen insan olmanın verdiği avantajlar, bizim için büyük dezavantaj olabiliyor... Bazen kaybolduğunu hissediyorsun. Bazen yaşamının amacını unutuveriyorsun, boşluğa düşüyorsun..Kendini tanıyamaz oluyorsun, Eski seni özlüyorsun, o her şeyden zevk alabilen, herkesi sevebilen, yaşamayı seven, gökyüzüne bakıp derin bir nefes alıp şükür eden ruhunu kaybettiğini hissediyorsun. O bazı zamanlar, dört duvarlar arasında oturup yaşadığını zannediyorsun...
  Sevgili çocuk, yanılıyorsun... Hepimizin böyle anları, dakikaları, saatleri, ayları belki de yılları oluyor.. Çağımızda bunların hepsine birer isim takılmış. Depresyon denmiş, alt dallarına ayrılmış, panik atak denmiş.. Bunlar hep yalnızlıktan oluyor, bunlar hep ters giden bir şeylerin farkında olup, onu durduramadığımız zaman oluyor. Kime baksak hasta, kime baksak dertli, kime baksak mutsuz... Oysa kimse de çıkıp demiyor. Allah'ın sana kendinden üflediği ruh nasıl hasta olabilir? Olamaz çocuk... Bunu yapan yaşadığımız çağ, insanlar ve bizleriz...
   Unutuyoruz, küçücük şeylerden mutlu olabilmeyi.. Konuşmanın, muhabbettin, sevginin, vicdanın, merhametin aslında ne kadar büyük ve güzel duygular olduğunu unutuyoruz. Artık her şey elimizin altında...
  Eskiden bir sinemaya gitmek ne kadar güzeldi, şimdi dört duvar odalarımızda, internetten izliyoruz..
  Eskiden oyunlar oynamak ne kadar güzeldi, ailecek oturulur, monopoly oynanırdı, tabu oynanırdı, uno vardı bir ara... Şimdi oyunları bile online oynar olduk.. Birbirimize can atıp duruyoruz fakat bir merhaba demekten aciziz.
  Eskiden mektupla yazışırdık uzakta olan arkadaşlarımızla, şimdi nasıl olsa hepsi bir tık ile elimizin altında, herkesin hayatlarını takip edip, onlarla konuşmuyoruz. Aslında her şeyi bilir olduk, soracak şey bulamıyoruz. Konuşmak yerine beğenir olduk, hal hatır sormak yerine göndere basar olduk... Dışarı çıkıp temiz havayı ciğerlerimize çekmek yerine, internetten şu an olmak isteyeceğiniz yerlerin resimlerine bakıp hayaller kurar olduk...
   Sahi neden böyle olduk? Bizim çocukluğumuzda sokaklarda paso oynardık, yerden yüksek oynardık, lunaparka giderdik, şimdi teknolojinin kurbanı çocuklara bakıp, üzülüyoruz...
  Bunu biz insanlık yaptık kendimize...
 Haydi şu perdelerinizi açın, gökyüzüne bakın... Göğe bakma durağınız olsun bir tane....
 Güzel bir çay demleyin, en sevdiğiniz kupaya doldurun. Bir kitap alıp, temiz havada bir kitap okuyun...
   Ya da tam şu anda uzun zamandır görüşmediğiniz bir arkadaşınızı arayın, sesini duyun... Bir şeye basmadan, beğenmeden, onunla uzun uzun sohbet etmek için buluşun. Birbirlerinizin suratına bakarak gülün, ekranların ardına saklanmayın...
   Anınızın tadını çıkartın, anınızı bölüp resim çekip onu koymakla uğraşmadan...
Şimdi sevin, sevilin, sevgiyi hissedin.
    Şükür edin canım insanlar, şükür edin... Gözlerinizi kapatın, kuşları dinleyin, cırcır böceklerine kulak verin, bulutların figürlerine bakın, dalgaların dansına, izin verin rüzgar saçlarınızın arasında gezinsin..
    Hayat güzel, çok geç olmadan, çıkın şu ördüğünüz dört duvarlardan, yaşamaya kaldığınız yerden devam edin...