22 Mart 2015 Pazar

Bir günahkar, günahlarını ruhunda söndürür

Kaçıp gidenlerin, gittikleri yerlere çok özeniyorum bazen. Diyorum ki, sen de git! Git buralardan, her şeyi, herkesi bırak arkanda diyorum. Kimseyi düşünmüyorum o anlar, dünyanın en bencil insanı olup çıkıveriyorum. Nasıl olsa kimsenin kimseye ihtiyacı yok. Hem şu zamana kadar kim gitme demişte giden vazgeçmiş gitmekten. Onlar filmlerde oluyor, bazen tabi...
   Ama bilirsin ki yolun sonuna gelene kadar seçimlerine sahip çıkmalısın. Çünkü hayatında ki her güzel şeyin sorumlusu sen, her boktan şeyin sorumlusu kader oluyor. Boku hiç kendimizde aramıyoruz. 
    Küçüklüğe geri dönmek istiyor, bir türlü dönemiyoruz. 

Şimdi oturmuş içiyorum hayvan gibi. Arka fona koymuşum bir köpek öldüren müzik, yaralarımı kanırta kanırta kesiyorum. Sonra düşünüyorum şu geçen seneleri. Kimler gelmiş, kimler geçmiş. Ben gitme demişim, onlar gitmiş. Onlar bana gitme demiş, ben gitmişim. Birileri beni çok sevmiş, yastığının üzerine bırakmışlar özlemlerini, ben ağlamaktan gözlerim yaşlı, birileri hep hayal etmişim odamın en zifiri köşesinde. Köpek gibi sevmişim, köpek gibi sevilmişim. Yeri gelmiş köpek gibi ölmüşüm, köpek gibi öldürülmüşüm. Unutmak için kullanmışım insanları, unutulmam için kullanılmış insanlar. 
        Ben hangi acıyı çekmişsem, hangi duyguya boğulmuşsam, birilerini de sürüklemişim yanımda. Bu hepimiz için geçerli. Hepimiz bencil hayvanlar değil miyiz? Hepimiz sonunu düşünmeden, heveslerimiz ve o bir anlık heyecanlarımızla hareket etmiyor muyuz? Kimin canı acır, kime zarar veririz değil, nasıl acı çekmem, nasıl zarar görmem diye uğraşmıyor muyuz?
    Hepinizden nefret ediyorum çoğu zaman, ama öncelikli kendimden. Bunları düşününce insanlığın hiç yakışmadığı biz insanlara hem kızıyor, hem de gülüyorum. 

     Böyle zamanlarda; en çok aklımı özlüyorum. 

 Sonra şimdiye bakıyorum. eskiden kolaydı bir insana bağlanmak. Güvenmek, sevmek, dokunmak. Kolay Kolay yaşanırdı. Hiç korkmazdı insanlar. Çünkü daha yeni yeni keşfetmeye başlamışlardı bu duyguları. Ve tek eskimeyen duygulardı. Dokundukça dokunasın, sevdikçe sevesin, güvendikçe güvenesin gelirdi. Hepsinde kendini tatmin ederdin sen, karşında ki sana yardımcı olurdu. 

     Bak şimdi canım insan, ne sevebiliyoruz adam akıllı, ne dokunabiliyoruz ne de güvenebiliyoruz. Hiç boku atma başkalarına. Bunu biz yaptık. Bize yetmedi çünkü sevgi, dokunuş, güven. Biz sevgiler istedik, dokunuşlar istedik, güvenler istedik. Biz hep elimizdekinin değerini bir türlü bilemedik. İlk sahip olduğumuz her sevgi de, tamam bunun içine etmeyeceğim, hızlı yaşamayacağım dedik, özen göstereceğimizi savunduk, ama işimize gelmedi.

  Şimdiye tekrar bakıyorum. Tonlarca sevgi, tonlarca dokunuş, tonlarca güven. Ama hiçbirine sahip çıkacak bir insan yok...
Şimdiye tekrar tekrar bakıyorum; yapayalnızız. Artık korkar olmuşuz sevmekten, günah gibi işlemiş bedenimize. Boşluklara düşmüşüz, boşluklarımızı dolduracak insanlar aramışız, onların canlarını yakmışız...

  Şimdi bakıyorum kendime, aradan geçmiş 2-3 sene, ben hala can yakmış, ben hala kendi canımı yakmak için olur olmadık insanlara boşluğumdan dolayı kendimi kaptırmış, kendi kendime soyutlamışım benliğimi güzelliklerden...

    Soktuğumun hayatı, soktuğumun insanları, soktuğumun duyguları. O kadar seviyorum ki kızsam da kendimi alamıyorum tüm bu yaşananlardan....
        Yalnızım; ama bir o kadar yalnız değilim. Kendi içimde dolduruyorum bütün boşluklarımı, dolduruyorum ve sabahları kusarak uyanıyorum. Her yeni gün, her yeni an, her yeni insan, her yeni gülüş yeni bir sayfa açabilir insanın hayatında...
     Yaşadıkça, yalnızlaşan, yalnızlaştıkça tekrar yaşamaya dönen bu kısır döngünün tam ortasında, belki saçmalıyorum ama, sokiyim böyle işte, hayat işte... 
   Canım insan, istediğin gibi yaşamaya bak... 


                                   G

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder